80 öncesi Bond filmleri halen izlenir mi? Ep1
- Emîr Şah
- 27 Haz 2023
- 5 dakikada okunur
Sinemanın göz bebeği olan James Bond, İngiliz gazeteci ve roman yazarı Ian Fleming'in 1953'ten bir marka haline gelen kült bir İngiliz eseri ve bu İngiliz eserini 56 yıldır bizlerin önüme getiren Eon Productions'ın yapımını üstlendiği film serisiyle tanınmıştır. 2021 itibarıyla 25 film çekilmiş, 2 adet bağımsız olarak çekilmiş ve 1 film de Amerikan televizyonlarında yayımlanmıştır.
Sizlere şimdi 80 öncesi Sean Connery ağırlıklı Bond filmlerinin tek tek izlenilebilirliğini tartışıp sizlerin takdirine bırakacağız
Dr. No (1962)

İYİ YÖNLERİ
+Benim 50 dakiklık kısa filmdir diye ciddiye almadığım ama 2 saatlik aksiyon filmlerine ders diye okutulacak kalitede olan bir film.
+62 yılı gibi bir yılda bu film nasıl çıkar aklım almıyor bu prodüksiyon halen çoğu blockbuster Amerikan filmlerinde yok.
+Orijinal Soundtrack, Mekanlar, dekorlar harikaydı.
KÖTÜ YÖNLERİ
-Dönemi çok iyi olduğundan bugünün şartları ile kıyaslanacak kötü bir yönü yok.
From Russia with Love (1963)

İYİ YÖNLERİ
+ Dikiş tutmaz Sabri bu filmde.
+Aksiyon sahneleri çok kaliteli halen izlenir durumda.
+Dekor ve mekânlar harika özelikle İstanbul'un en güzel yerlerini bulmuşlar.
+Hikaye çok akılda kalıcı, anlatımı çok iyi ve roman uyarlaması filmlerde en iyi yapıtlardan.
+Son sahnelere doğru acayip germeye başlıyor, Hickok'un çanta olayının güzel bir versiyonu uygulanıyor bu en sevdiğim sahnelerdendi.
KÖTÜ YÖNLERİ
-Türkiye hakkında bazı doğru olmayan bir takım sözler ve anlamsız bir oryantalizm konulmuş filmin gerçekçiğine acayip bir sekte vuruyor.
-Kısıtlı müzik kullanımı, aynı şarkıları belli noktalarda sürekli kullanılıyor.
Goldfinger (1964)

İYİ YÖNLERİ
+Yüksek ihtimalle roman çok iyi çünkü filmin kötüsünün mottosu harika.
+Prodüksiyon, dekor ve mekan harika dönemine göre çok çok iyi.
+Müzikler çok iyi orijinal soundtrack bu sefer tam yerlerinde kullanılmış.
+Önceki filmlerde olmayan araba çok iyi bir atmosfer değişikliği katmış. (Aston Martin çok havalı)
+Çok güzel bir son boss ve final var.
KÖTÜ YÖNLERİ
-Film daha uzun olabilirdi senaryoda bazı mantık hataları ve boşluklar var.
-Filmin başında ki kadının altına boyanma mevzusu neden açıklığa kavuşmuyor?
-Alacaklılarına açıklama yapıp sonra niye öldürdü?
-Çinliler neden İsviçrede ve neden Kentucky'de orası abes duruyor çünkü parasını veren herkes o şekilde hizmet eder ordudan çıkmış gibi bir milleti kullanmanın anlamı yok.
Thunderball (1965)

İYİ YÖNLERİ
+Eski Bond filmlerini kadar iyi genelde 4. filmlerde seriden oldukça uzaklaşılır burda öyle kötü bir durum yok
+Hayatımda ilk izlediğim live action deniz altı muhaberesi.
+Prodüksiyon, dekor, mekan şahane
+Müzikler 10 çok sıkıcı gerici ama ikonik soundtrack çıkınca yine bi mutlu oluyorsun
(Kemal Sunal filmlerinden çalmışlar onların yerine ben utandım. ayıptır.)
KÖTÜ YÖNLERİ
-Su altı kamerası yeni çıktığı için denemek istemişler ama sesler efektler çok yaban olduğu için tempoyu düşüren en büyük etken olmuş destek olacağına köstek olmuş.
*(Bu filmin üvey kardeşi Never Say Never Again'dir bu filmden sonra onu izleyin ama o film evrenden bağımsız.)
Never Say Never Again (1983)

İYİ YÖNLERİ
+İlk kısımlardaki aksiyon sahneleri dönemi için bile keyifliydi az cut çok dövüş vardı günümüzde bile fazla bulunmuyor.
+Bahsedildiği kadar kötü değil, sadece 60'ların Bond filmlerini taklit etmeye çalışmış. Taklit ettiği şey kaliteli olunca bu filmde kendini kurtarmış.
+Prodüksiyon 20 sene önceki filmleri kadar büyük olmasa da atmosfer ve mekânlar fazlasıyla Bond filmi etkisini veriyor.
KÖTÜ YÖNLERİ
-Cinsellik bu seride halen daha çok satmak için bir tüketim aracı olarak kullanılmış 60'larda ki filmlerde sorun etmiyordum ama burda abartılmış ve sorun olmaya başlamış.
-Filmin anlatış biçiminde garip bir tuhaflık var, karakterler çizgi romandan fırlamış gibi kötü çok kötü iyi çok iyi bu karikatürize etme durumundan halen kurtulamamışlar.
-Thunderball filminin finali bu filmin finalinden daha kaliteliydi, aynı filmi dava ile geri alıp yıllar sonra daha iyisini çekebilirdi yapılmamış.
-Sean Connery filmin başında sürekli eziklenip duruyor, finaline gelince sen Paşasın sen kralsın deniliyor.
Serinin sürekli bu Sean Connery'i istiyor, Sean Connery'i seneler sonra ikna ediliyor, sonra filmin başında bir dangalak hakaret ediyor, çok saçma geldi.
-Telif yüzünden orijinal soundtrack bile çalmıyor müzikleri filmi bitirdikten sonra kafamdan uçtu gitti.
Casino Royale (1967)

İYİ YÖNLERİ
+Kendi dönemi için iyi bir absürt komedi olabilir ama bu dönem için dökülüyor, tek bir sahnesinde gülmedim.
+Bu dünyanın tüm filmlerini izleme takıntım olmasa açıp bakmazdım, sizde bakmayın
+Zihin oyunlarının kurgusu, sinematografisi fena değildi.
KÖTÜ YÖNLERİ
-Filmin baş sahnesinde iğrenç bir Pedofili mizahı, göndermesi vs ... var. Ana karakter pedofili değil yanlış anlaşılmasın ama akıl alır gibi değil çok kötü.
-Bond filmlerinde cinsellik ana karakterin kişiliğini göstermek için (aynı zamanda filmin gişesini arttırmak için) bir unsurken bu filmde yalnızca filmin gişesini arttırmak ön plana konulmuş ve filmin yüzde 40 kadın karakterleri objeleştirmek için ayrı bir çaba sarf ediyor.
-Kendilerince bir politika eleştirisi yapılıyor ama bu olabilecek en cringe şekilde yapıldığı için izlerken bitsin diye dualar ediyorsunuz.
*("İyi yönler" aslında nötr yönler, bu filmin iyi bir yönü yok boş bir film.)
You Only Live Twice (1967)

İYİ YÖNLERİ
+Sonda ki aksiyon sahnesinde kılıç olmasa daha iyi olabilirdi.
+Dekorlar, mekanlar, efektler harcanan paranın hakkını verir cinsten izlerken hayran kalıyorsunuz, bazı teknik hatalar var ama zamana vererek izlerseniz problem yaşamazsınız.
+Kadın daha az objeleştiriliyor büyük ihtimalle diğer şeylere uğraşmaktan buna çok zaman harcamak istememişler.
KÖTÜ YÖNLERİ
-Bu filmde ki intro ve outro eski filmlerin estetiğinden uzak ve vasat.
-Aksiyon sahnelerinin kamera açıları çok dengesiz özellikle uzak olan çekimleri resmen göz yoruyor ve kurgusu çok kaotik yani izlerken bu daha çok yoruyor.
-Kadını objeleştiren bir banyo sahnesi mevcut. Amerikan erkeklerine, gişe kazandırsın diye konulmuş bir sahne, gereksiz.
-Filmin ilk yarısında paso Deus ex machina kullanılıyor, mesla suikast yapan görevlilerin şans eseri patronun odasına gelmesi ve Bond'un yine şans eseri orda gizli şeylerin bulunduğu kasa olması ve tabiki holding binasının önünde beyaz spor arabası ile ajanımızı bekleyen kızı unutmayalım. Keşke daha dikkatli senaryo yazsalardı.
-Yine senaryo da bulunan 3. Dünya savaşı çıkma olayı söz konusu iken James Bond'un bize japon kültürünü tanıtmaya çalışması ve sadece gözüne makyaj yapıp iki günde ninja olması gibi bir saçmalık var.
-Yüksek ihtimalle 2. Filmde Türklere yapılan yani bize yapılan gereksiz oryantalizm burda da yapıldı ve gerçeği yansıtmayan bir ton yanlış bilgiyi seyiciye gösterdiler. Çünkü dönemin insanlarına kulaktan dolma bilgileri gerçek olarak göstermek, yanlışı düzeltmekten daha kolay.
SON DÜŞÜNCELER
Thunderball'da olduğu gibi burada da çok güzel bir konuyu rezil etmişler, böyle güzel bir fikirler konular her zaman beyaz perdeye düşmüyor, keşke daha dikkatli olunsaydı.
İnanılmaz ailenin örnek aldığı filmin bu film olduğunu düşünüyorum.
On Her Majesty's Secret Service (1969)

İYİ YÖNLERİ
+İntro ortalama Outro çok dramatik ve etkileyici
+İan Fleming'in hangi kitabından uyarlama ise uyarlanan kitap çok iyi ve özgün, izlerken hem bu günün komplo teorilerine ışık oluyor hemde çok keyifli bir seyir zevki bırakıyor. Birbirine bağlanan mantık hataları olmayan ve boşluklar bırakmayan çok kaliteli bir senaryo yazımı var. Ayrıca bir farklılık yapıp dramatik bir sonla bitiyor taktir ettim.
+Geniş planda çekilen, uzun aksiyon sahneleri çok keyifli oralarda imkansız haketler yapılsa da izlerken çok keyif veriyor.
+George Lazenby bir Bond olarak gözünüze garip gelse de kısa zamanda alışıyor ve izlerken keyif alıyorsunuz.
KÖTÜ YÖNLERİ
-Yakın dövüş sahnelerinde çok fazla cut var izlerken hem yoruyor hemde atmosferden koparıp seyir zevkini sekteye uğratıyor.
-Müzik kullanımında müziğin başlaması gereken yerleri hiç umursamamışlar müzikler saçma yerlerde, saçma şekilde çalıyor.
SON DÜŞÜNCELER
Bu dönem için vasat bir film olarak kabul ederdim ama 69 yılı gibi bir yılda kötü adam iyi adam adam karikatürünü çok iyi resmetmiş ve kült kabul edebilecek bir mertebeye erişmiş bir film olduğunu düşünüyorum. İzlerken çok keyif aldım, benim için artık yeri ayrı.
Diamonds Are Forever (1971)

İYİ YÖNLERİ
+Kızıl saçlı kadın Açelya Topaloğlu'na benziyor.
+Ortalama bir hikaye ve ortalama bir aksiyon.
+Çatıya atladığı sahne de çok gerildim tüm filmin üzerinde bir sahne o sahne çünkü gerçekten bir ajan filmi hissine orda karşılaştım.
KÖTÜ YÖNLERİ
-Bu adam neden sürekli takım elbise giyiyor? Hayır eşofman yada bir özel suit giyebilme imkanı var önceki filmde yapıldı bu ama hiç bunu düşünmeyip tamamen Polat Alemdar gibi gezdiriyorlar onu tercih ediyorlar saçma.
-Her şey iyi olsa bile bu film ana serinin 7. tüm Bond filmlerinin 8. filmi ve artık yenilik bir farklılık görmek istiyorum ama göremiyorum, sıkılıyorum.
-Bir önce ki filmin hikâyesine tamamen ihanet edilmiş. Halbuki o film tamda muhteşem bir intikam hikayesinin başlangıcı gibiydi. Çünkü her şey yeni hisettiriyordu, Lazenby harika Bond değildi belki evet ama Sean Connery'in Bondundan harika bir biçimde ayrılıyor ve ilk filmden bu filme kadar geçen 8, 9 yıllık acemiliğin yerine daha gerçekçi ve daha ciddi bir hikaye alıyordu yazık etmişler.
-Uzay aracı sahnesi tamamen rezillik. Kim bilir kaç beygir olan arabalar daha yerinden kalkamayan bir kânıya yenilir hale geliyor. ayrıca şehirdeki araba kovalamacasında yolda bekleyen insanları hiç umursamamışlar sahneyi izlemelerine izin vermişler trafik Akarken herkes mi o kovalamacayı film izler gibi izlicek burası saçma, en son yeşilcam filmerinde İstanbul sokak kenarlarında bekleyen haklı görüyordum böyle birde 2015 öncesi türk dizilerinde.
SON DÜŞÜNCELE
O dönem olan Sean Connery tutkunuz bu filmi mahvetmiş, potansiyelini harcamışsınız.
Yorumlar